Brexit

Britanya’nın Avrupa Birliği’nden ayrılma sürecini ifade etmek için kullanılan bu terim Britain ve Exit kelimelerinden türetilmiştir.

Murat TONK

Gazete Köşesi   A+a-

Murat TONKMurat TONK 
murattonk@euroimaj.de
 Durumun biraz daha net anlaşılması açısından öncelikle İngiltere, Büyük Britanya , Britanya adaları ve Birleşik Krallık kavramlarını inceleyelim.
 
Burada Britanya’nın AB’den ayrılışı bahis konusudur.
1951 yılında savaş sonrası ekonomileri çöken Avrupa’da Benelux devletleri( Belçika , Hollanda ve Lüksemburg) Almanya, Fransa ve İtalya arasında kömür ve çelik sektörünü geliştirmek amacıyla Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğunun kurulmasıyla birleşik bir Avrupa fikri oluşmaya başladı.
1957 Yılında Avrupa ekonomik topluluğu adını alan bu oluşum en nihayetinde bir çok devletin daha kendilerine katılmasıyla birlikte 1992 yılında, soğuk savaş döneminin bitişi ve Birleşik Almanya’nın doğusunun ardından, bugünkü ismini alarak Avrupa birliğine çevrildi.
Üye sayısını artırarak büyümeye devam eden Birlik son olarak 2013 yılında Hırvatistan’ın da katılımıyla 28 üyeye ve 507 milyonluk nüfusa sahip büyük bir serbest dolaşım bölgesi haline gelmiştir.
Avrupa Birliği’nin oluşmasındaki temel amaç yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda tarım, ulaşım, sanayi, enerji, siyasi ve askeri birçok alanda ortak politikalar ortaya koymaktır. Her ne kadar ekonomik konularda bu amaca ulaşıldı ise de ortak ordu ve ortak dış politika konularında tam olarak uzlaşı sağlanamamıştır.
 
Bu yüzden de basta hedeflendiği gibi ABD ve BRICS´e ( Brezilya, Rusya , Hindistan, Çin ve Güney Afrika Cumhuriyetinin oluşturduğu birlik) tam olarak rakip olmamıştır.
 
İngiltere’nin AB macerası ise 1973 yılında başladı. O dönemdeki adi AET (Avrupa Ekonomik Topluluğu) olan birliğe dahil olan İngiltere 1992 yılındaki AB oluşumunun ardından Dünya siyasetinde alışıla gelmiş liderlik rolünü Almanya’ya kaptırmaya başladı. Gerek güçlü ekonomisi gerekse diğer üye ülkeler üzerinde oluşturduğu nüfuzu ile öne çıkan Almanya’nın gölgesinde kalmaya başlayan İngilizlerin gururunun kırıldığı artık bir sır değil.
Dünya siyasetinin merkezinde olan bir devletten Brüksel de alınan kararları uygulamak zorunda kalan bir millete dönüşmek daha birçok sıkıntıların da habercisi gibiydi. Ekonomik olarak sıkıntıda olan zayıf üyelerin (Yunanistan, ispanya, Portekiz, İtalya vs.) desteklenmesini de bütçelerine bir yük olarak algılayan Britanya Vatandaşları birlikten çıkış sürecinin ilk ayak sesleri oldu.
AB ortak para birimine geçmediği gibi, Schengen bölgesini de uygulamaya almayan Britanya’nın zaten bir ayağı hep kapı esiğinde gibidir. Siyaseten yüzünü Atlantik’in hangi yakasında döneceği konusunda da sıklıkla tereddüt yasayan ülke en nihayetinde 23 Haziran 2016 tarihinde Referanduma giderek AB´den çıkma konusunu halkına danışmıştır. Halkın %52 si çıkış lehine oy kullanarak Brexit sürecinin resmi olarak başlamasını sağlamıştır. Bu süreçte üye ülkelerin birlikten ayrılmasını düzenleyen Lizbon anlaşmasının 50. Maddesi uygulanacaktır.
Bu yazıyı yazdığım gün itibari ile (31.10.2018) daha önce örneği hiç yaşanmamış böyle bir sürecin tarihte dönüm noktası olacağı, bu sürecin politik, ekonomik ve askeri sonuçlarının tüm dünya ülkelerini etkileyeceği kesindir.
Brexit’in Britanya’ya neler kazandırıp neler kaybettiğini gelecekte hep birlikte göreceğiz.
 
 
Brexit’in Türkiye’ye etkisi
 
Britanya’nın AB’den çıkma kararı alması ve buna paralel olarak birlikten çıkma ihtimali olan başka ülkelerde de AB karşıtı seslerin giderek yükselmesi Türkiye´ deki AB karşıtlarının elini güçlendiriyor.
Rekabet gücü yüksek olmayan teknoloji, üretmeyen AB’ye sonradan üye olan devletlerin fakirleştiği Almanya gibi ülkelerin ise daha da zenginleştiği görülüyor. Çünkü üye ülkeler arasında mal hizmet serbestisi var. Hiçbir şekilde kota vergi vs. konulamıyor. Ancak Almanya ve Fransa gibi nüfuzlu ülkeler bunu ihlal edebiliyor. Yunanistan’ın şu anki halini de buna bağlıyorlar. Kendi ekonomisi güçlü ülkelerle rekabet edebilecek katma değeri yaratamıyordu. Sonuç tüm marketlerinde Euro üzerinden satılan alman Fransız İngiliz malları…
Adaylık süreci adı altında yıllardır kapısında beklediği AB’nin dağılma emareleri göstermesi; siyasi, askeri ve ekonomik müttefik arayışı içerisinde olan Türkiye, jeopolitik konumu gereği oldukça avantajlı bir duruma sahip. Son zamanlarda Rusya ile giderek gelişen ortak hareket politikası , Amerikan ekseninden uzaklaşma, Ortadoğu siyasetinde bati ile gerilen ilişkiler ülkemizin yüzünü doğuya çevirmesine neden oluyor.
AB’nin de Türkiye´nin adaylığı konusundaki isteksiz ve dayatmacı tavrı Türkiye´deki AB karşıtlığını körüklüyor. Bugün Türkiye´deki birçok siyasi otorite Türkiye’nin geleceğinin Asya merkezli ittifaklarda olduğunu dile getiriyor.
Uzun yıllardır batı medeniyetini dışlanan ülkesi olan Türkiye, doğu-batı arasındaki güçler dengesini iyi kurabilirse, kartların yeniden dağıtıldığı bu dönemde elini güçlendirecek ve Dünya siyasetinin en önemli aktörleri arasında yerini alacaktır.
 
 
Diğer tüm yazıları için buraya tıklayın!
Adınız
:
Mail
:
Mesajınız
:
Bu içeriğe ilk siz yorum yapın!
makale kategorileri
dergi sayıları
son gelişmeler
öne çıkanlar