Karar Sizin

Tarih: Kayıtlı, belge ve bellek neyi kabul ederse odur.

Yasin Makaracı

Gazete Köşesi   A+a-

Yasin MakaracıYasin Makaracı 
yasin@euroimaj.de
 Yaşanmış gerçek tarihin silinip, yerine kurmaca bir masalın anlatılması, geçmişi silip geleceği yönetmek isteyenler tarafından, yönetilen insanların değer ölçülerini kullanıp, bir taraftan gerçekte yaşanmış olan tarihi hafızalardan silip yok ederken, diğer taraftan planlanan yalanı tarihe geçirip gerçek olduğuna inandırmıştır.
“Türk halkının Mustafa Kemal`e olan sevgisini, duyduğu güveni ve ona olan inancını sarsmanın tek yolu, halkına onun dinsiz olduğuna inandırmaktır.”
 
 
Kurt Ziemke 1924
Mustafa Kemal Atatürk´ün dinsiz gösterilerek, Müslüman Türk insanının gözünden ve gönlünden düşürülmesi projesinin iç ve dış düşmanlarına verdiği “Dinsiz” Atatürk propagandasının fikir babası Alman asıllı, Ortadoğu uzmanı Kurt Ziemke´dir.!
Ziemke: “Die neu Türkei” (yeni Türkiye) adında yayınladığı kitabında Türkiye`ye yönelik uygulanması gereken politika ve stratejiyi anlatmıştır. Genç Cumhuriyetin hem din düşmanı hem de dindarlara baskı yapıldığını işlemenin Mustafa Kemal`i yıpratmak için, nasıl bir silaha dönüştüğünü kitabında detaylı anlatarak Mustafa Kemal ve Cumhuriyet düşmanlarına ilham olmuştur.
İngiliz Dış işleri bakanlığı doğu masası yüksek komiseri George Kinston´nun ve ABD´nin Anadolu´daki yüksek komiseri Tuğamiral Mark L. Bristol`un raporları Kürt ve Türkü ayırıp, Anadolu da “etnik“değil “dini” bir sorun yaratmaktı. İngiliz Daily Mail muhabiri Charles Tawsend ve Times muhabiri Brawn dış basında “Anadolu`da Mustafa Kemal´e karşı Din adına bir mücadelenin başladığına” dair manşetler atarken, içerde Osmanlı ricalinin ileri gelenlerinin yerel gazete ve mecmualarda “Din elden gidiyor” propagandası yapıyorlardı. Said’i Kürdi, İskilipli Atıf Hoca, Şeyh Said gibi maşalarda Anadolu’da, Halkı, devlete ve Mustafa Kemal´e karşı kışkırtıp isyan çıkartmak için sözde Şeyh-ül İslam adına fetvalar veriyorlardı...! Bu iş birliğinde ihtiyaçları okul, fabrika, kurum ve kuruluşları kurmuş, eğitim ve öğretimde modernizasyonu sağlamış, tam bağımsız, üreten ve büyüyen modern Türkiye`nin kurucusu Mustafa Kemal değil, din düşmanı, dinsiz, kafir bir Atatürk´tü.!
 
“Hz. Muhammed’in son peygamber olduğunu Kur´an-ı Kerim´in hükümleri ve Cenabı Hak söylüyor. Mühürlenen kurumda vekilden söz edilemez. Bugün Fas´ta, Sudan´da kendilerine Emirül-Mü´minin diyen halifeler var. Alem-i İslam’ı makam-ı halife namı altında bir noktadan idare etmenin mümkün olabileceğini kabul edemeyiz. Allah, din ve peygamber adına idare eder ve hata yaparsak halk bizim hatamızı dine yüklerdendir soğur. Müslümanlığa ve İslam’a olan güven sarsılır, tartışmalara yol açar” 3 Mart 1924 TBMM Gazi Mustafa Kemal Din ve devlet işlerini birbirinden ayırmakla kalmadı, kendisini Allah´ın gölgesi gören saltanatı, kendini peygamberin vekili ilan eden hilafeti ve halifeliği de kaldırdı. Aynı gün orduyu bütün siyasi görüşlerin dışına çıkarıp Genel Kurmay Başkanlığını, dini asırlardan beri düşmüş olduğu politika batağından çıkarıp yüceltmek için Diyanet işleri Başkanlığını kurdu. Her iki başkanlıktan vekaletini çekip bağımsız kurumlar haline getirdi.
 
“Bugün Türk ordusu Şahadet getirmiş, milletinin ruh kuvvetini ve imanını gösteren şayan-ı gıpta ve tebrik bir misaldir. Din olmadan ordumuz eksiktir”
 
Gazi Mustafa Kemal TBMM 1924
Mustafa Kemal saltanatını ve halifeliğini ilan etmedi belki ama çoktan muhalif kanatta “dine ve peygambere karşı” olduğu ilan edilmişti. İnançlarını ahiret hayatı için değil, bu dünyada servet ve çıkarları için Türk toplumu üzerine çöken hurafe ve batıl bulutları dağıtmaya kararlıydı. Türk ulusunun dinini, Kur´an-ı Kerim´in kutsallığını kavraması ve öğrenmesi için Kur´an-ı Kerim´in, Peygamber efendimizin hayatını ve hadislerinin tercüme edilmesi emrini verdi. Elmalılı Hamdi Yazır´a 10 ciltlik Hak Dini Kur´an Dilini, Ahmet Naim ve Kamil Miras Hoca’ya 12 ciltlik Buhari Şerif-i “Sahih-i Buhari Muktarası Tecrid-i Sarih” in tefsir ve tercümesini yaptırmıştır.
“Oku”, “Biz onu anlaşılsın diye indirdik”, “Biz her Resulü ve elçiyi kendi kavmin (toplum, millet)dili ile irsal(göndermek) ettik ki, onlara en anlaşılır şekilde açıklasın.” (İbrahim suresi 4.ayet) “XX” Önemli diye not düşmüştü defterine. Mesele aslında dinden çok dil meselesiydi. Dini Arap etkisinden kurtararak sadeleştirmek, Türkçeyi hakkettiği yere en yukarıya minarelere çıkarmaktı. Türkçe ezan, Türkçe hutbe, Türkçe ibadet. Allah´ın Türkçe bildiğinden kimsenin şüphesi yoktu.
 
7 Şubat 1923 de Balıkesir Zağnos Paşa Camiinde cemaat ile namaz kıldıktan sonra, minbere çıkıp “Ey millet! Allah birdir, şanı büyüktür. Allah’ın selameti, sevgi ve iyiliği üzerinize olsun” diye Türkçe hutbe verdi.
3 Şubat 1932 de Ayasofya Camii´nde Kadir gecesi tertip etti. Tüm dünya radyodan canlı yayınlanan mübarek geceyi dinledi. Ezan Türkçe okundu.70000 bin kişi katılmıştı. Kur’an ve Mevlid-i Şerif okundu. Hutbe verildi. Türk halkının tekbir sesi tüm dünyaya ulaşıyordu.!
 
Gazi Mustafa Kemal, Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver, Diyanet Başkanı Rıfat Börekçi, Darülfünun (üniversite) eğitim görevlileri, din adamları ile Darül´Muallim salonunda bir heyeti ilmiye toplantısı yaptı. Okuma-yazma oranı erkeklerde %7, kadınlarda 1000 de 4dü. Ülkenin % 96sı okuma-yazma bilmiyordu. Eğitim ve öğretimi birleştirip Milli Eğitim Bakanlığına bağladı. İlahiyat Fakültelerinin ve İslam araştırma Enstitüsünün kurulmasına karar verildi. Kapatılan medreselerin yerine ilk aşamada din alimleri, hatipler ve din görevlileri yetiştirilmesi için 29 il merkezinde,300 öğretmen ve 2258 öğrencisi ile imam hatip okulları açıldı. İlk ve orta öğrenim programına 1.ve 2.sınıf hariç her sınıfa 2´şer saat din dersi koyulması kararlaştırıldı. Toplumda din eğitiminin gerekliliği ve ihtiyaçların karşılanması için Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı “Daru´l Kurralar” (Hafız ve Kur´an kursları) açılması için izin verdi. İlk aşamada Süleymaniye ve diğer camilerde 9 Kur´an Kursu açıldı. Hafız Yaşar Okur ve 14 hoca tayin edildi.
“Elhamdülillah hepimiz Müslümanız, hepimiz dindarız. Artık bizim dinin ilkelerini öğrenmek için tarikatların vereceği derse ve sahte Şeyhlerin hocalığına ihtiyacımız yoktur. Her kişi dinini, din işlerini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası da okuldur” 31 Mayıs 1925 Gazi Mustafa Kemal 1928 de okuma-yazma oranı %26 artmış, nüfus 14 milyon,14425 okula karşılık 28705 camii vardı.5 Ocak 1928 Mecliste bir nizamname hazırlandı. Diyanet işlerine verilen yetki 1011 sayılı kanunla kabul edildi. Türkiye´deki bütün camilerin ihtiyacı olan din görevlilerinin tespiti, imam, müezzin ve hatip dışındaki tüm kadroların kaldırılması, düşman işgalinden zarar gören ibadethane, türbe, camii ve mescitlerin sınıflandırılması, sınıflandırma dışında tarihi ve mimari değeri olmayanların okula çevrilmesi, kapatılması ya da satılmasına karar verilmişti.
 
Tabii bu durum Atatürk´ü din düşmanı olduğunu iddia edenlerin tezlerini güçlendirmek için halen başvurdukları referanslardan biri haline geldi. Aslında camileri yıkmadı ya da iddia edildiği gibi ibadeti engellemedi. Daha da ileri camileri genelev yapmadı. Sadece ihtiyaç dışı kadro ve camileri devre dışı bırakmıştı.!
 
“Efendiler, geçen yıl içinde vakıf bakanlığı, dini yapıların onarım ve inşaatında oldukça önemli bir çalışma yapmıştır. Yapılan onarım içerisinde ülkemizin çeşitli yerlerinde 126 camii, mescidi şerif ile 31 medrese,22 çeşme ve 26 hamam bulunmaktadır”
TBMM 1 Mart 1923 Mustafa Kemal
 
Hasar gören Selimiye Camii için ödenek gönderilmiştir. 1929,
Yunan işgalinde yakılan Eskişehir Mihalıççık camisinin tekrar yapımı için 5000 Lira gönderilmiştir. 1930,
Yunan işgalinde yakılan Nasreddin Paşa camii 1930,
Düşman işgalinde tahrip edilen Afyon Umur Paşa camii 1931,
İstanbul Eyüp camii 1933, Baba Eski Cedide Ali Paşa camii 1933,
Edirne üç şerefeli camii 1933, Çorlu Süleyman Paşa camii 1935,
Çankırı Ulu camii 1936, Ankara Zincirli camii 1937,
Üsküdar Şemsi Paşa camii 1937....
Cumhuriyetin ilanından, ölümüne kadar düşman işgalinde yakılıp, yıkılan, zarar gören ibadethane, mescit, türbe ve camilerin tekrar yapımını, onarılmasını ve yenilenmesi için Diyanet İşleri Başkanlığının ve Vakıflar bakanlığının önüne koyduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet katalog arşivlerinde kayıtlı tüm ödeneklerin ve evrakların altında nutuk atmadan, gösterişe kaçmadan, siyasete alet etmeden Mustafa Kemal Atatürk´ün imzası vardır.
Acele ve Mühimdir Konya 22 Mart 1931
Baş Vekil İsmet Paşa ya
 
“Konya Karatay Medresesi, Alaaddin Camii, Sahip Ata medresesi, camii ve türbesi, Sırçalı mescit, İnce Minareli camii derhal ve müstacelen tamire muhtaç haldedir. Bu tamirin gecikmesi bu abidelerin kamilen inharısı mucip olacağından evvela asker işgalinde bulunanların tahliyesinin ve kaffesinin mütehassıs zevat nezaretiyle tamirinin temin buyrulmasını rica ederim”
Gazi Mustafa Kemal
 
 
Türkiye Büyük Millet Meclisinde, yazdığı koca tarihi cımbızlayıp, son meclis konuşmasında “Gökten indiği sanılan” kitapların dogmalarıyla Youtube da yayınlanan 44 saniye, yıkılan, ahır yapılan camiiler, tarikatlar, uydurulan hadisler, hurafeler, cübbeliler ve Yunan kazansaydı diyen fesliler. Oysa onun için “sanılanın” aksine peygamberlerin bile mesleği vardı. Biri marangoz, diğeri çobandı. O ilhamlarını gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya insan ve yaşamdan aldı. Son meclis konuşmasında partisi, programı ve kendisi adına “Ben manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir hadis ya da kural bırakmıyorum. Benim mirasım akıldır, bilimdir” demesi, bir gün sözlerinin akla ve bilime ters düşmesi halinde, aklı ve bilimi seçmemizi söyleyecek kadar da gerçekçiydi. Peygamber efendimizin hadis-i şerif i gibi “Her şeyin bir yolu vardır. Cennetin yolu ilimdir” Mustafa Kemal´inde beşikten mezara yolu ilim oldu. 8 Kasım 1938, saat 19:00. Doktoru Neşet İrdelp ne yapsa nafile...Tarihe son sözünü bırakıp komaya girdi.! “Aleykümselam”
Mustafa Kemal´in İslam karşısındaki tavrını tespit konusunda mevcuda ilave edeceğimiz o kadar çok kanıt ve belge var ki, buraya sığdırmanın mümkünü olmadığı gibi Atatürk´ün dinini ve imanını ölçmek de haddimize değildir. Allah ile kulu arasına girip, Türk insanının canını, namusunu ve vatanını kurtardığını bildikleri halde saygı duymak yerine dinsiz yaftası yapıştırmak ne kadar adil Allah aşkına. Evvel zaman içinde, kulaktan kulağa, bir varmış bir yokmuş rivayetler değil. Tarih; kayıt, belge ve bellek neyi kabul ederse odur. Karar sizin...!
 
Yasin Makaracı
 
 
Diğer tüm yazıları için buraya tıklayın!
Adınız
:
Mail
:
Mesajınız
:
Bu içeriğe ilk siz yorum yapın!
yazar'ın diğer yazıları
makale kategorileri
dergi sayıları
son gelişmeler
öne çıkanlar