Aradığınız Çocuğa Ulaşılamıyor…

Oyunun psikomotor gelişim bakımından önemine bakıldığında çocuklar,

İlknur ARSLAN

Gazete Köşesi   A+a-

İlknur ARSLANİlknur ARSLAN 
ilknur@euroimaj.de
 oyun oynadıkça ince ve kaba motor becerileri gelişmektedir. Kum, kil, su, hamur, kesme, yapıştırma, çizme, boyama vb. oyunlar çocukların küçük kaslarının gelişimine; top atma, kule yapma, ip atlama vb. oyunlar ise büyük kaslarının gelişimine çok önemli katkılar sağlamaktadır. Bu tür oyunlar özellikle koordinasyon gerektiren etkinlikler olduğundan, çocuklarda el ve göz koordinasyonunun gelişimine önemli katkılar sağlarlar. Aynı zamanda çocuklar, günlük hayatta gerekli olan becerileri (çatal ile yemek yeme gibi) oyun yoluyla deneme ve çalışma imkanı bulmaktadır. Bu durum, gerçek hayatta uygulamaya geçtiğinde çocuğa kolaylık sağlamaktadır. Oyunun sosyal ve duygusal gelişim bakımından önemi incelendiğinde çocuklar, oyun yoluyla sevincini, nefretini, sevgi arayışını ve saldırganlık gibi duygularını dışa vurabilmekte ve ifade edebilmektedir. Çocuklar, toplum kurallarını, kişiler arası ilişkileri ve iletişimi en kolay ve zararsız biçimde oyun yoluyla öğrenir. Sıra beklemeyi, paylaşmayı, başkalarının hakkına saygı duymayı, kurallara ve sınırlamalara saygı göstermeyi, düzen ve temizlik alışkanlıklarını edinmeyi, söylenenleri dinlemeyi, duygu ve düşüncelerini ifade edebilmeyi, empati kurmayı, başkalarıyla etkili iletişime geçmeyi toplumsal hayata hazırlanmada en etkili araçlardan olan oyun sırasında öğrenir. Bilişsel ve kişilik gelişimi üzerinde oyunun etkisine bakıldığında oyun, çocuğa çevresini araştırma, objeleri tanıma ve problem çözme imkanı sağlamaktadır. Çocuk bu yolla büyüklük, şekil, renk, boyut, ağırlık, hacim, ölçme, sayma, zaman, mekan, uzaklık, uzay gibi pek çok kavramı ve eşleştirme, sınıflandırma, sıralama, analiz, sentez ve problem çözme gibi birçok zihinsel işlemleri de öğrenir. Oyun malzemeleri ve bunlarla oynanan oyunlarda çocuk, sürekli kendi istek ve becerilerini oyuna yansıttığı için kendi kişiliğini ortaya koymakta ve çocuğun özgüveni gelişmektedir. Dil gelişimi üzerinde etkisine bakıldığında ise kendi başına oyun oynayan bir çocuk çoğu zaman oyuncağıyla konuşur, dertleşir veya oyuncağına yüklediği rolün gereği olan ifadelerde bulunur.
 
Sosyal oyunlarda ise dili kullanma gereği daha da fazla ön plana çıkar ve oyun yoluyla çocuğun kelime hazinesi, hikaye anlatma ve anlama becerisi gelişmekte ve iletişim becerilerinin gelişimi desteklenmektedir. Okul öncesi dönem çocuklarının kelime dağarcıklarının sınırlı olması bu yaş çocuğunun kendini konuşarak ifade etmesini güçleştirmektedir. Dolayısıyla bu duygusal ve davranışsal problemleriyle başa çıkmada bireysel psikolojik danışma çok işlevsel olmamaktadır. Okul öncesi dönem çocuğunun kendi dünyalarında olup bitenleri oyunlar aracılığıyla ve/veya sembolik araçlarla (Örn. oyun hamuru, resim, oyuncaklar gibi) aktarmaları duygusal ve davranışsal problemleri olan çocuklarla çalışırken oyun terapisini kullanmanın etkili olabileceğini göstermektedir.
Okul öncesi dönem çocuğunun oyun terapisinden yararlanabileceği durumlar arasında;
 
• Aşırı kızgınlık, endişe, üzüntü ya da korku
• Saldırgan davranış (kendine ya da diğerlerine zarar verme)
• Ayrılma korkusu
• Aşırı çekingenlik
• Davranışsal gerileme (alt ıslatma, parmak emme, vb gibi)
• Özgüven sorunları
• Uyku, yeme ya da tuvalet sorunları
• Cinsel davranışlarla ve düşüncelerle aşırı meşgul olma
• Ailede yaşanan değişimlere uyum sağlamada yaşanan sorunlar
• Fiziksel nedeni olmayan mide bulantıları, baş ağrıları gibi rahatsızlıklar yer almaktadır. Okul öncesi dönemde çekingenlik çok sık rastlanılan bir problemdir. Çekingen çocukların;
• Sosyal ortamlardan kendini geri çekme,
• Çok yakını dışındaki diğer insanlarla aynı ortamı paylaşmaktan çekinme,
• Başka insanlarla bir ilişki içine girmek istememe, başkalarınca olumsuz değerlendirilmeye aşırı duyarlı olma,
• Kendilerini sözlü olarak ifade etmekten çekinme,
• Kendilerine soru sorulduğunda genellikle cevaplandırmaktan kaçınma, başlarını öne eğme, göz ve ya baş hareketi ile cevaplandırmakla yetinme gibi özellikleri vardır.
 
Çekingenliğin azaltılmasında ve bu problem davranışın geriletilmesinde oyun terapisi uygulamalarının etkili olabileceği ve oyun terapisinin yararlı olabileceği durumlar arasında çekingenliğin yer aldığı görülmektedir. Çocuklarla yaşanılan problemlerde oyun terapisi uygulamalarına yönelik araştırmalar bulunurken çekingen çocuklarla yürütülen oyun terapisine alan yazın taramasında rastlanılmamıştır. Bu yönüyle araştırmanın alan yazınına önemli bir katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Araştırmanın amacı, okul öncesi dönemde oyun terapisinin çekingenlik davranışı olan bir çocuk üzerindeki etkisinin ebeveyn ve öğretmen değerlendirmeleri aracılığıyla incelenmesidir. Araştırmanın hipotezleri aşağıdaki şekilde belirlenmiştir: 1. Oyun terapisinin okul öncesi dönem çocuğunun çekingenlik davranışları üzerindeki etkisine bağlı olarak duygusal problemlerinde azalma olacaktır. 2. Oyun terapisinin okul öncesi dönem çocuğunun çekingenlik davranışları üzerindeki etkisine bağlı olarak akran ilişkileri ile ilgili sorunlarında azalma olacaktır. 3. Oyun terapisinin okul öncesi dönem çocuğunun çekingenlik davranışları üzerindeki etkisine bağlı olarak prososyal davranışlarında artış olacaktır.
 
Yöntem
Bu çalışmada, okul öncesi dönemde oyun terapisinin çekingenlik davranışı olan bir çocuk üzerindeki etkisi, ebeveyn ve öğretmen değerlendirmeleri aracılığıyla incelenmektedir. Bu etkiyi incelemek amacıyla tek denekli araştırma deseni kullanılmıştır. Bu araştırmada yöntem olarak bağımlı değişken üzerinde bağımsız değişkenin etkisini araştırmak için AB modeli seçilmiştir. Tek denekli araştırma desenleri arasında yer alan AB modelinde A başlama düzeyi evresini B ise uygulama evresini tanımlamaktadır.
Başlama düzeyi evresinde bağımlı değişken, doğal süreçte gözlenir ve kaydedilir. İkinci evrede ise bağımsız değişken uygulanır ve uygulama sırasında bağımlı değişken gözlenmeye ve kaydedilmeye devam edilir.
 
Araştırmada olumsuz davranışlarda azalmanın üçüncü oturumdan sonra başladığı gözlenmektedir. Yapılan araştırmalarda böyle bir benzerliğin görülmediği, oturumlardaki değişimlerin bir istikrarının olmadığı ve değişkenlik gösterdiği görülmektedir. Bu durum, öğrencinin çekingenlik davranışı sebebiyle güvenin oluşma sürecinin üç oturum sürüp bu oturumlarda direnç gösterdiği, güven oluştuktan sonra değişimin başladığı şeklinde düşünülebilir.
 
Anne ve öğretmen değerlendirmeleri karşılaştırıldığında birbirine paralel oldukları görülmektedir. Alt problemler incelendiğinde bir sorunda azalma meydana geldiğinde hem anne hem öğretmen değerlendirmelerinde azalma olduğu gözlenmektedir. Bu durum anne ve öğretmen değerlendirmelerinin birbiriyle tutarlı olduğunu ve araştırmanın etkililiğini göstermektedir. Anne değerlendirmelerinin evdeki gözlemler, öğretmen değerlendirmelerinin okuldaki gözlemler olduğu düşünüldüğünde duygusal sorunlar ve akran ilişkileri problemlerinin okulda daha fazla, evde okula göre daha az olduğu gözlenirken prososyal davranışların okulda daha yüksek düzeyde, evde okula göre daha düşük düzeyde olduğu görülmektedir. Bu durum duygusal ve akran ilişkileri sorunlarının okulda eve göre daha çok yaşandığını fakat prososyal davranışlar ile ilgili sorunların ise evde okula göre daha çok yaşandığını göstermektedir.
 
Genel olarak tüm etkinlikler çocuğun aktif rol üstleneceği şekilde planlanmıştır. Fakat çocuğun ilk üç oturumdaki etkinliklerde çok fazla aktif olarak yer almadığı gözlenmiştir. İlk oturumlarda yaşanan bu sürecin güven oluşumuna ve çocuğun çekingen olmasına bağlı yaşandığı düşünülmektedir. Güven oluşumundan sonra çocuğun diğer oturumlardaki etkinliklerde daha aktif katılımının olduğu görülmüş ve çekingen davranışında azalma gözlenmiştir. Başlangıçta iletişim kurmakta zorlanan, göz teması çok fazla kurmayan çocuk, oturumlar ilerledikçe ve uygulanan etkinliklerle birlikte iletişim becerilerini kazanıp kendisini daha iyi ifade etmeye başlamıştır. Ayrıca oyun terapisi programıyla birlikte çocuğun okul öncesi eğitimine devam etmesi ve bulunduğu sosyal ortamın da çekingenlik davranışını azaltmada önemli bir etken olduğu düşünülmektedir.
 
İlknur Arslan / ilknurarslan@euroimaj.de
 
Diğer tüm yazıları için buraya tıklayın!
Adınız
:
Mail
:
Mesajınız
:
Bu içeriğe ilk siz yorum yapın!
yazar'ın diğer yazıları
makale kategorileri
dergi sayıları
son gelişmeler
öne çıkanlar