Sevmek için çocukları şeker çikolatayla kandırıyoruz. Ve çocuk hızlı adımlarla bize doğru yaklaşırken kocaman bir gülümseme beliriyor yüzümüzde. Oysaki ‚tanımadığın insanlardan şeker alma, yanlarına yaklaşma‘ diye uyarırız onları her zaman.Uzun lafın kısası
ortada büyük bir çelişki var. Ya bunun yarattığı kafa karışıklığıyla çocuğunuz yabancıların çağırışına yanıt verecek olursa? Ya o eller zarar vermek için uzatılmışsa? Meraklı bakışları birden nemlenip, sevinçten olması gereken çığlığın yerine korkudan olanını çıkarmak zorunda
kalırsa? Canı acıtılırken yukardan ona bakan yüzün ifadesini unutabilir mi sizce?
O kara günden geriye kalan ne olur? İyiliğe olan inancını yitirsede iyi kalabilir mi mesela? Adalet ve güven duygusu ona ömrü boyunca uzak kalacak belkide. Tam inanacakken ufak bir detay ona belkide herşeyi tekrar yaşatacak. Omuzlarına bindirilen bu yükü nasıl taşırsın be çocuk? Söz konusu olan kız çocuğu 22 Nisan 2019 tarihinde sadece 5 yaşındayken ‚sana para vereceğim‘ vaadiyle mahallesinden koparılan bir çiçeği burnunda fidan. Neyse ki bu sefer çocuk canlı bulunmuş, faili dahi doku örnekleri sayesinde tespit edilmişti. Bilmem hatırlar mısınız? Malum gündem çok çabuk değişiyor. O günden sonra daha nice kadın, genç kız ve çocuk aynı caniliğe kurban gitti. Geçtiğimiz kurban bayramında ‚aslında insanın nesli tükenene dek yetecek kurbanlarımız var‘ diye geçirdim içimden. Ve bunlar sadece bildiklerimiz peki ya bilmediklerimiz?
Gelin size en güncel vukuattan bahsedeyim. 26 Temmuz 2020’de fatmasstory_ adlı bir İnstagram hesabında yapılan paylaşımlar bir hayli dikkatimi çekti. Augsburg çevresinde yaşayan Fatma Aggüner İnstagram hikayesinde mağdur olan bir takipçisinin talebi üzerine
alışık olmadığımız paylaşımlarda bulunmuştu. Aggüner’den yardım isteyen bir anne 4 yaşındaki kızının komşusu tarafından tacize uğradığını ve delil yetersizliğinden suç duyurularının duyulmamasını anlatıyordu.
Bu vesileyle Aggüner’de ‚hiç tacize uğradınız mı‘ diye bir İnstagram anketi başlatmıştı. 24 saat boyunca erişilen ankete katılanların %25’i yani 500 küsür kişi soruya ‚evet‘ oyunu vererek konunun ciddiyetini gözler önüne sermişti. Bunun üzerine Aggüner İnstagram hikayesinde farkındalık yaratmak için takipçilerinden gelen taciz hikayelerini profilinde paylaşacağını duyurarak bir çok mağdura ulaşmıştı. ‚İlk defa sana anlatıyorum‘, ‚lütfen anonim paylaş‘ diye başlayan mesajlarda akıl almaz türden olaylar barınıyordu.
Bugün yetişkin olup 5 ile 15 yaş arasındayken tacize maruz kalan çocukların hikayeleri nihayet gün yüzüne çıkabilmişti. Cesaret gösterip olayı anneleriyle paylaşan çocukların bazıları dinlenmemiş hatta zan altında bırakılmışlar. Bir anlatımda bir öz teyzenin şu sözleri geçiyor ‚Kızlar öğretmenlerinede aşık oluyor. Sonra beni soyunma odasında sıkıştırdı falan diye iftira atıyorlar‘. Kendisine aylarca taciz eden 35 yaşındaki kuzeni ise tartışmaya dahil edilmeden zeytin yağı gibi su üstüne çıkıvermiş. Suyun dibinde bırakılan onca çocuk varmış meğer. Meğer tacizi meşrulaştıran kadınlarımız varmış.
Hayat çalan canilerin yerine hayatı çalınanların suçlandığı bir dünyada yaşıyormuşuz meğer… Söz konusu olan olayları yaşayanların elinden okumak isterseniz, Fatma Aggüner’in fatmasstory_ adlı İnstagram hesabındaki ‚Vorfall‘ ve ‚HELP‘ öne çıkanlar klasörlerinde bulabilirsiniz.
Bu noktaya gelmişken anmadan edemeyeceğim bir kadındanda bahsetmek istiyorum. İsmi Ayşe Tükrükçü. Onu bir YouTube kanalı olan Katarsis’e konuk olduğu programda tanıma fırsatım oldu. Tükrükçü ‚namusumu veya haysiyetimi kaybetmedim ben. Ben çocukluğumu
kaybettim‘ diye başlayan hikayesini milyonlarla paylaşmayı tercih edenlerden. Yaşadıklarını anlatırken topluma ayna tutuyor adeta. Kendisi gurbetçi bir aileye doğmuş, Gaziantep’te babaannesinin yanında geride bırakılmış, 9 yaşındayken aynı hanede yaşayan amcası Ali
Rıza’nın tecavüzüne uğramış bir çocuktu. Çocukluğumun son gününe dek çok mutluydum diye bahsettiği babaannesinin evi o günden sonra cehenneme dönüşmüş. Tüm aileyle oturulan sofrada dahi tecavüze maruz kalmış. ‚Sofraya oturmadan bana etek giyinmemi tembihler, sofradada beni kucağına alarak sever gibi yaparken eteğimin altından bana tecavüz ederdi‘ diye anlatırken duyduklarınıza inanamıyorsunuz bu hikayede. 4 ay süren zulmün ardından gurbetten gelen anne ve baba bu sefer Almanya’ya dönerken Ayşe’yide yanlarında götürmüşler.
Erkek çocuğunun ölümünden sonra piskolojik sorunlar yaşayan ailede şiddet dönüp dolaşıp Ayşe’yide bulurmuş. Bir yaz günü darbe izlerini gizlemek için giydiği kırmızı kazak onu okulda ele verince, uzun süredir şüphelenen alman öğretmeni Ayşe’yi kenara çekmiş. Kazağını kaldırır kaldırmaz karşılaştığı manzara ilk öğretmenini sonrada Ayşe‘yi gözyaşlarına boğmuş. Ardından Ayşe’nin bir tebessümle bahsettiği çocuk yurdundaki zamanı başlamış. Bir gün yüzme dersinden sonra bacaklarına kadar akan ilk regl kanı Ayşe’ye ‚Ali Rıza yaptıktan sonrada böyle olmuştu‘ dedirterek sinir krizi geçirmesine sebeb olmuş. Sayıkladıklarına şahit olan hocasınında katkılarıyla Ali Rıza’nın tecavüzü sonunda gün yüzüne çıkmıştı.
Peki hak yerini bulmuş muydu? Hayır! Gerçekler Ayşe‘nin babası hariç tüm aile tarafından dışlanmasına neden olmuş. Bir anne düşünün gözlerinin içine sevgiyle bakan kızına suçlamalarla karşılık veren. Sevgi ve korunmaya aç bir çocuk bunca kötülüğe rağmen nasıl iyi kalabilirdiki? Bugün 50’li yaşlarda olan Ayşe Tükrükçü ona tembihlendiği gibi kenara çekilip sehirci kalmamış hayata. Başka hikayelere dokunan el olmuş. Bir dönem kendiside evsiz kalan Tükrükçü açtığı ‚Hayata Sarıl‘ lokantasında evsizlere aş ve iş imkanı vermiş. Buradaki hedefi evsizleri topluma kazandırıp bir amaç için yaşamalarını sağlamak. Onlar için çamaşırhane, rehabilitasyon merkezi ve daha bir çok proje düşünüyor.
Tükrükçü bir yok oluş hikayesinin kahramanı değil. Bize tekrar doğuşun mümkün olduğunu hem anlattıklarıyla hemde yaptıklarıyla gösteren inanılmaz güçlü bir kadın. Ona ve onun gibi hikayesinin kalemini kendi ellerinde tutan tüm cesur kadınlarımıza topluma kattıkları değerleri için teşekkürlerimi sunuyorum! İyi ki varsınız!
Yasemin Kurşunlu
Diğer tüm yazıları için buraya tıklayın!