SULTAN II. ABDÜLHAMİT’İN ALMAN İMPARTATORU II. WİLLHELM’E HAYIR DUASI

Devletlerarası ilişkiler insanlar arası ilişkilere benzemez.

DR. Hakan GÖKPINAR

Gazete Köşesi   A+a-

DR. Hakan GÖKPINARDR. Hakan GÖKPINAR 
hakan@euroimaj.de
 Sosyal hayatta insanlar hastalanıp zayıf düştüklerinde yakınları tarafından yardım edilip kollanmakta ve korunmaktadılar. Fakat siyasi arenada devletler zayıf düştüklerinde aynı anlayış tersine işlemektedir Çünkü devletlerarası ilişkilerde dostluk değil menfaat söz konusudur.
 
 
II. Wilhelm başa geldikten sonra Almanya’nın geleceği Doğu’da olduğu ve Almanya bu ‘’Güneşte Bir Yer’’ almak zorunda olduğu şeklinde formüle etmiştir. İngiltere ve Fransa’ nın bu döneme kadar ki sömürge faaliyetlerinden ötürü sömürge yarışında geç kalmış ve donanma gücü zayıf olan Almanya’ nın sömürgesi yapmaya elverişli bölgeleri kısıtlıydı. Bu sebeple Almanya ilk etapta Osmanlı İmparatorluğu gibi Şark’ ın az gelişmiş, ancak zengin kaynaklara sahip geleneksel imparatorluklarına yöneltmiştir. Bu bağlamda Alman İmparator II. Wilhelm, Osmanlı İmparatorluğu’ nun Almanya’ nın beklentilerine cevap verecek en ideal yer olduğuna ikna eden kişi olmuştur. Hatzfeld’ e göre Fransa Napeleon dönemine kadar Osmanlı topraklarındaki en imtiyazlı ülke olup daha sonra bunların yerini İngilizler aldılar. İngilizler’ in 1878’ de Kıbrıs’ a yerleşmeleri, 1880’ de Gladstone hükümetinin başa geçip Türkiye’ ye karşı saldırgan bir politika izlemeleri ve 1881 ‘ de Mısır’ ı işgalleri II. Abdülhamit nazarında güven kaybetmelerine neden olmuştur. Bu Almanya tarafından değerlendirilmesi gereken bulunmaz bir fırsattı.
 
Bundan böyle Almanya saldırgan sömürgeci İngiliz politikasının aksine ‘’barışçıl” bir politika izlemeye başladı. Türk tarafında Sultan II. Abdülhamit’ e gelince, bilhassa 1878 Berlin Kongresi’nden sonra askeri ve mülki alanda yardım edecek Alman heyetlerini çağırması Almanlar’ ın Türkiye’ ye direk etki etmelerinde ilk adım olmuştur. II. Abdülhamit’te Almanya’ nın Osmanlılar için bir zorunluluk olduğu saplantısı vardı. O’ na göre Türkler’ e ‘’Şark’ ın Almanları’’ denmekteydi ve Almanlarla Türkler arasında benzerlikler olduğu yönündeydi. Almanlar’ı Fransızlar’ a tercih etmesinde sebep onların Tunus’ u almaları ve kendisini devirmeye çalışan Jön Türkler’ e de model teşkil eden yönetim şekillerinin Cumhuriyet olmasıydı.
 
Bu gizli düşüncelerle gerçekleşen 1898’ de Alman İmparatoru II. Wilhelm’ in II. Şark Gezisi ise hem Osmanlı açısından hem de Avrupalı devletlerin Ortadoğu politikaları açısından bir dönüm noktası olmuştur. Bu II. Şark Gezisi’nde II. Willhelm diplomatik dostluk gösterilerinden çok daha fazlası olan doğal dostluk gösterileri arasında, bir büyük senyör bir ‘’Hami (Koruyucu)’’ rolünde Türk-İslam topraklarına geldi. Yeni Alman politikası’ nı, kendine ‘’Güneş’ te Bir Yer’’ edinmek istediğini İngiltere, Fransa ve Rusya’ ya açık ve net bir şekilde gösteriyordu artık. Gezisi süresince kendisine hem Protestan hem de Katolik kolonisi eşlik etti. Katolik Hıristiyanların da imparatoru olduğunu göstermek için Kardinal Piavi’ ye ‘’Kırmızı Kartal Nişanı [Rother Adler Orden]’’nı verdi. Siyasi, ekonomik ve kültürel boyutları olan bu ziyarette İmparator II. Wilhelm’ in Sultan Selahaddin Eyyubi’ nin mezarı başında Halife ve Sultan II. Abdülhamit’ in ve ‘’300 milyon Müslüman’ ın en iyi dostu olduğunu’’ açıklaması Türk-İslam dünyasında kısa sürede yankı uyandırmıştır.
 
Hele hele Haçlı Seferlerini püskürterek İslam aleminin destansı kahramanı Sultan Selahaddin Eyyubi’nin mezarı başında: “Burada bütün zamanların en büyük kahraman askeri sultan Selahaddin’in mezarı önündeyim. Majesteleri Sultan Abdülhamid’e misafirperverliğinden dolayı teşekkür borçluyum. Gerek Majesteleri Sultan gerekse halifesi olduğu 300 milyon Müslüman bilsinler ki, Alman İmparatoru onların en iyi dostudur.”
 
Türk ve Avrupa tarihçileri Alman İmparatoru’nun bu konuşmasını o kadar sık alıntılamışlar ve abartılı şekilde vermişlerdir ki, neredeyse Alman İmparatoru Sultan II. Abdülhamit’in elini eteğini öpmüş, yalvarmışçasına Osmanlı İmparatorluğu’nun kalkınmasına katkıda bulunma, İngiliz ve Fransızlar’dan Türk-İslam dünyasını koruma şerefine erişmiş gibi lanse etmişlerdir. Halbuki II. Abdülhamit’te Beyrut Valisi aracılığıyla bir Arap İmam görevlendirip ve hem bunun hem de Alman konsolosunun, diğer yüzlerce Türk ve Alman resmi katılımcıların, Arap halkın hoşgeldimn meşaleleri arasında Alman İmparatoru II. Willheml’in bizzat şahsına dualar okutmuştur. Arap İmam’ın Sultan II. Abdülhamit adına okuduğu Dua’nın birinci bölümü Sultan II. Abdülhamit ve “Hasta” İmparatorluğu’nun iyileşmesi ve korunmasına yöneliktir:
“Yüce Allahım”
Peygamberimizin ailesi ve dostları için olan duasıyla, devletimizin iyileşmesi için huşu içinde ellerimizi sana açıyoruz.
Ey Allahım!, Rahmetinle Sultanımıza zafer bahşeyle, Büyük Allahım! İmparatorluğumuzu güvenli kıl ve dini temellerini daha da sağlamlaştır.
Osmanlı İmparatorluğu Sultanımıza, hep şerefli yaşamayı nasip et, kendisini imparatorluğunu tehdit eden bütün tehlikelerden koru! […]” şeklindedir.
 
Bu Dua’nın en can alıcı bölümü ise, Arap İmam’ın II. Abdülhamit’in talimatıyla Alman İmparatoruna ve Alman diplomatlarının sağlık ve mutluluklarına, II. Abdülhamit ve Alman İmparatoru II. Willhelm’in dostluklarının daimi olması için ettiği dua bölümüdür:
“[…] Yüce Allahım!
 
İlahi Şefkatinle onun (Sultan II. Abdülhamit’in misafiri) yüce misafirimiz Kazyzer Willhelm’e bu gezisinde eşlik et ve bu iki imparatorun (Alman İmparatoru II Willhelm ve Sultan II. Abdülhamit’in) içten dostluğunu koru.
Burada halihazırda bulunan yüksek memurlara da yardım et, onları da muhafaza et. Bilhassa sana yalvaran bu aciz kullarına merhametinle kulak ver ve dualarını kabul eyle (Amin).
 
 
Sultan II. Abdülhamit, Alman imparatoru ile dostluğunun sürekliliği ve Alman imparatorunun sağlık ve mutluluğu için dua ettirmekle yetinmez….Bu ziyarette Sultan Abdülhamit Fransız / İngiliz Alman yarışını körüklemek maksadıyla Filistin’ deki Katoliklerin himayesini Alman İmparatoru II. Wilhelm’ e vermiştir. II. Abdülhamit bununla da yetinmemiş Demiryolu işleri dâhil bir çok alanda İngiliz-Fransız ekonomik tekelini kırıp bunlara bağımlılığı azaltmak Deutsche Bank direktörü George Siemens’ in de katıldığı bu gezide Almanlara daha 1889’ da Konya’ ya kadar uzatılma imtiyazı verilmiş Anadolu demiryolunun Bağdat’ a kadar uzatılması imtiyazını ve İstanbul – Köstence Telgraf hattı imtiyazlarını da vermiştir. Sultan II. Abdülhamit ile II. Willhelm arasındaki karşılıklı ekonomik, siyasi ve askeri çıkarlara dayanan bu iyi ilişkiler bir başka Alman hayranı Enver Paşa öncülüğündeki Jön Türkler’in II. Abdülhamit’e 1908’de II. Meşrutiyete kadar sürmüş ve 1909’da Sultan II. AbdülhamiT’in tahttan indirilmesinden sonra Osmanlı ekonomisini yönetecek kadroya sahip olmayan Jön Türkler 2018’de yaşadığımıza benzer bir ekonomik krize girmişlerdir. 1910’da büyük bir saflıkla , Osmanlı topraklarını parçalamaya çalışan İngiltere ve Fransa’nın kapısını borç para için çalan Jön Türkler olumsuz yanıt alınca II. Abdülhamit’in politikasına dönüş yapıp Almanya’nın kapısını çalmışlardır. İşte Almanya İmparatoru II. Willhelm , zor durumda olan Osmanlı İmparatorluğu’na İngiltere ve Fransa gibi düşmanca yaklaşmamış, Ruslar’ın “Boğaz’daki Hasta Adam” olarak nitelendirdiklei Osmanlı Türkleri’ni İngiltere ve Fransa’nın kucağına bırakmadan yaklaşık 100 Milyon Mark kredi açmıştır.
 
İşte günümüzde Donald Trump Başkanlığı’Ndaki ABD’nin Türkiye’ye ekonomik yaptırımları sonucunda Dolar ve Euro’nun zirve yapıp Türkiye’de enflasyon oranlarının da % 25’e çıktığı bu dönemde 2015’ten bu yana 3 yıllık Türk-Alman siyasi krizine rağmen Alman Şansölyesi Angela Merkel de benzer dostane bir yaklaşım sergilemiş ve Türk ekonomisindeki krizin Alman çıkarlarına da aykırı olduğu açıklamasını yapmıştır. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Berlin ziyareti ve hemen ardından dev Alman firmalarıyla bir araya gelmesi de Türkiye kadar olmasa da ABD yaptırımlarından muzdarip Almanya’nın Türkiye’yi yine yalnız bırakmayacağını gösterdi. 1910’da olduğu gibi 2018 krizinde de ekonomik bakımdan zayıf düşen Türkiye’yi cezalandırmaktansa yardım elini uzatan Almanya Türkiye’ye devletlerarası salt çıkarcı yaklaşımdan çok gerçek dost yaklaşımı göstermiştir. İşte bu, 3, 5 Milyon Türk’ün yaşadığı Almanya’da Tük-Alman evlilikleri, ekonomik alış verişle, kültürel ve sosyal paylaşımlar ve Türkiye’ye en fazla ekonomik yatırım yapmış olan Almanya ile Türkiye’nin et ve tırnak misali olduğunu bir kez daha teyid eden bir gelişmedir. Bu bağlamda bizler de, yakın zamanda onarılmaya ve yeniden tesis edilmeye çalışılan Türk – Alman Dostluğu’nun kalıcı ve ebedi olması için, -bu makalede ilk defa tarafımca yayınlanan- Sultan II. Abdülhamit’in Alman İmparatoru’na duasını burada tekrar edelim:
“Yüce Allahım”
Peygamberimizin ailesi ve dostları için olan duasıyla, devletimizin iyileşmesi için huşu içinde ellerimizi sana açıyoruz.
Ey Allahım!, Rahmetinle ülkemize zafer bahşeyle, Büyük Allahım! Ülkemizi güvenli kıl ve ekonomik, milli ve manevi temellerini daha da sağlamlaştır.
Devlet büyüklerimize hep şerefli yaşamayı nasip et, devletimizi tehdit eden bütün tehlikelerden koru! […]”
Yüce Allahım!
İlahi Şefkatinle Alman dostlarımıza ve devlet büyüklerine şefkatin ve merhametinle eşlik et ve Türkiye ile Almanya’nın içten dostluğunu koru ve sürekli kıl!
AMİN
 
 
Diğer tüm yazıları için buraya tıklayın!
Adınız
:
Mail
:
Mesajınız
:
Bu içeriğe ilk siz yorum yapın!
yazar'ın diğer yazıları
makale kategorileri
dergi sayıları
son gelişmeler
öne çıkanlar