“Ayasofya’nın Müze yapılması İslam’a düşmanlıktır”
Bazı şeyler, sadece fiziki görünümlerinden ibaret değildir, göründüklerinden daha fazlasıdır. Çok daha fazla anlamları, çok daha değerli karşılıkları vardır. Onun içinde her aklı başında kafa ona bambaşka anlamlar yükler, ona bambaşka güzelliklerle ifade eder.Ayasofya da bunlardan, bu çok anlamlı yapılardan, bir o kadar da kutsal miraslardan biridir…
Bugün Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti düşmanı “kadim yobazların” fırsat buldukça, cesaret verildikçe “Resmi tarih yalan söylüyor” diye Türk halkına yalan söyleyip, şüphe içindeki insanlara “Atatürk İslam düşmanı bir dinsizdi ” gibi onursuz, kurgusal ve yalan bir tarih anlatıyorlar.
Tarih : Varsayımsız, kayıtlı , belge ile insana neyi kabul ettirirse odur. Karar sizin.
Ayasofya insanlık tarihinin en önemli ve en kutsal eserlerinden biridir. Ayasofya ilk adıyla Megale Ekklesia kilisesi olarak İmparator Konstantios tarafından 360 yılında yapılmıştır. 404 yılında çıkan ayaklanma sonucu yıkılmıştır. Kilise ikince kez Hagia Sophia adıyla 415 yılında II.Thedosios tekrar inşa edilsede 532 yılında Nika isyanı ile tekrar yıkılmıştır. Günümüz Ayasofyası Aya (Kutsal) Sophos (bilgelik) Bizans İmparatoru Justinianos tarafından daha görkemli olması için 7500 metre karelik iç alana sahip, 104 Stünlu Katedral olarak dönemin en ünlü mimarları kabul edilen İsidoros ile Anthemios’a yaptırılmıştır. 1453 ‘te Fatih Sultan Mehmet‘in Istanbul’u (Konstantinapolis) fethetmesiyle bir çağ kapatıp, yeni bir çağ başlamıştır. Ayasofya 1453 yılında camiye dönüştürüldüğünde Hıristiyanlığın 1000 yıllık kutsal kilisesi Müslümanlığa geçti. İstanbul’da namaz kılacak kubbe altı olmadığı için camiye çevrilen Ayasofya’ya daha sonra Mimar Sinan tarafından minareler eklendi. Ama Fetihten hemen sonra Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un yedi tepesinden birine, Fatih Camisi ve Külliyesinin yapılmasını emretmiştir. 16 Adet Medrese, Darüşşifa (hastane), Tabhane (konukevi), imaret (aşevi), kütüphane ve hamamlarının kendi ismi ile mühürlendiği dev bir şahaser. Bugün İstanbul’da 3555 cami var ama Ayasofya gibi kutsal bir miras dünyanın elinde yok. UNESCO tarfından Dünya kültür mirası statüsünde korunan Ayasofya’yı, sırlarını, yer altı mezarlarını bu yazıya sığdırmak imkansız. Ama Mustafa Kemal Atatürk’ün Kutsal Ayasofya’yı Bizans-Osmanlı, Hıristıyanlık-Müslümanlık sentezi ile bir kültür-uygarlık mirası olarak sahip çıkımasını ve bu kutsal mabedi neden müze yaptığı fikrini anlatacağım.
“Efendiler, İngiliz, Fransız, İtalyan istila orduları vatanımızın aziz parçalarına çöktüler, İstanbul ve Boğazlar düşmanın kara ve deniz kuvvetlerinin gezinti yeri oldu.Yunan orduları, İzmir’i kana boyadı..En güzel bakımlı yerlerimizi yakıp yıkmaya başladı. Kadın ve çocuklarımız, namus ve iffetimiz ve pek çok ibadet yerimiz, anıt eserlerimizi de içine alarak, Türk adı altındaki her şeye saldırıldı. Her gün Ayasofya’ya haç asıp, göz dağı vermeleriyle hassas duygularımızla oynadılar. Esirler konusunda bile uygun görülmeyen bir zorlama ile asırların onurlu yükünü omuzlarında taşıyan subaylarımız, düşman subaylarına saygı duruşunda bulunmak zorunda bırakıldı. Namus simgemiz olan sancağımıza hakarette bulunuldu. Özet olarak Türklüğün vicdanı korkunç bir sınav karşında kaldı..”
Türkiye Büyük Millet Meclisi 2. Dönem – 1. Yasama Yılı / 13. Agustos 1923 – Mustafa Kemal Atatürk.
Yapılanları hiç unutmamıştı. 3 Şubat 1932 de kendi kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığına talimat verip, Ayasofya Camii’nde tarihi Kadir Gecesi tertip edip, Hafız Yaşar Okur ve ona iştirak eden 20 hafızın Kur-an ve Mevlid-i Şerifini hoparler ile camii dışındaki tüm halka dinletip Tekbir sadaları attıran ve ilk defa radyo ile tüm dünyaya canlı dinletip tarihle hesaplaşan tırnak içinde “İslam düşmanı dedikleri” Mustafa Kemal Atatürk’dür.
“İlk defa radyo ile Ayasofya Camiin cidarlarından bütün dünyaya yayılıyordu.Cemaat büyülenmiş, gaşyolmuştu. ( kendinden geçmek ) Hele muazzam cemaatinde iştirak ettiği Tekbir saddaları insana havalanacakmış gibi hafiflik veriyordu. Hafız Yaşar Okur.
Atatürk’ün Ayasofya’yı neden müzeye dönüştürdüğünü anlamak için onun tarihe, kültüre, uygarlık mirasına, arkeolojiye ve müzeye ne kadar önem verdiğini bilmek gerekir. Müzelerin bir ulusun hafızası olduğuna inandığı için 25 Arkeoloji müzesi kurdu. Topkapı sarayını müzeye dönüştürerek Osmanlı Kültür uygarlığına, Konya Mevlana Dergahı ve Türbesini müzeye dönüştürerek Selçuklu kültür uygarlığına ve Ayasofya’yı müzeye dönüştürerek Bizans-Osmanlı, Hıristiyanlık-Müslümanlık sentezine; binlerce yıllık ortak kültüre, tarihe sahip çıkıp, her yıl milyonlarca insanın ziyaret ettiği, milli bir hazine ve kültür mirası bıraktığını anlamak içinde biraz tembellik etmeden etraflıca bilgi edinmek ve bu müzeleri ziyaret etmek gerekiyor.
1931 yılında Atatük’ün talimatı ile Ayasofya’nın restore edilmesine başlandı. Bakanlar kurulu kararı ile Dünya Bizans Enstitüsü Müdürü Prof.Thomas Whittemore, Prof. Schneider, Uzman Mimar Macit bey eşliğinde mozaikler tekrar çıkartılmaya başlandı. 415 yılında yapılan kilisenin kalıntıları çıkarıldı. Atatürk Maarif Vekili Abidin Özmen ve İstanbul müzeler müdürü Aziz Ogan’dan Ayasofya’nın neden müze olması hakkında detaylı bir rapor istedi.Hıristiyan Bizans dönemine ait mozaiklerin ortaya çıkması (örneğin Hz.İsa, Meryem ve Justinyanus mozaikleri) camii ortamına ters düşmüştü. Ayasofya’nın bünyesindi Venedik Doçesi Enrico Dandolo olmak üzere yabancılara ve II. Selim, III.Murad gibi Padişahlara ait toplam 142 mezar ve 26 Türbe barındırması, Türkiye’nin din olgusuna karşı tarafsız bir konumda olması ve inanç dünyasına ilişkin sorunların çözümünde dinler arasında fark gözetmeyen bir yaklaşım ile bu ortak mirası uygar dünyanın görmesi gerektiğine inandılar. Bu karar tüm dünya alemine İslam dininin adaleti önceleyen yönüyle sevgi, barış, ve hoşgörü dini olduğunun kanıtı olacaktı.
Maarif Vekaleti 14 Kasım 1934 tarih 94/041 sayılı KARARNAME ( Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi )
“…Eşşiz bir mimarlık san’at abidesi olan İstanbul’daki Ayasofya Camii’nin tarihi vazifesi itibariyle müzeye çevrilmesi, bütün Şark ( Doğu ) alemini sevindireceği ve insanlığa yeni bir ilim müessesesi kazandıracağı yönünde, bunun müzeye çevrilmesi, çevresindeki vakıfa ait dükkanların yıkılıp istimlak edilmek sureti ile ötekine berikine ait olan dükkanların İcra vekilleri heyetince görüşülerek yıkma, masraflarının Maarif Vekillerince karşılanması suretıyle güzelleştirilmesi ve tamiri ve daimi muhafazası hakkında bir karar ittihazı istenilmiştir, Ayasofya Caminin müzeye çevrilmesi tasvip ve kabul olunmuştur.”
Ayasofya Atatürk’ünde imzasıyla, 24 Kasım 1934 Tarih 2/ 1589 sayılı Bakanlar kurulu kararıyla müze yapılmıştır. Ayasofya müzesi, 1 Şubat 1935 te halka açılıp. Atatürk’te ilk ziyaretini 6 Şubat 1935’te yapmıştır.
Ayasofya 1093 yıl kilise olarak kalmış, 570 yıl kadar camii olarak kullanılmış dünyanın en eski mabetlerinden biriydi. Evet Müslüman gözüyle bakınca orayı ‘Cami’ olarak görme isteği son derece doğal ve anlaşılır bir istek olabilir. Ancak “ Yurtta barış, Cihanda barış” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün Ayasofya için aldığı bu tarihi ve cesur karar, yüzyıllarca birbiri ile savaşmış haç ve hilal’in, Müslümanlık ve Hıristıyanlığın ortak ve kutsal sembolü olarak Ayasofya’yı müze yapması asla İslam düşmanlığı değil, aksine haç ve hilal’in din kavgasına son verip “bir uyum ve işbirliği çağının” kapısını aralayan tarihi bir “barış” hamlesiydi.
Bugün Istanbul’u Fetih eden Fatih Sultan Mehmet Han ile İstabul’u düşman işgalinden kurtaran Mustafa Kemal Atatürk’ü karşı karşıya getirip Ayasofya-İ Kebir Camii’nin 24 Temmuz 2020 tarihindeki açılışında Atatürk’e beddua eden Baş İmam Demirkan “ Bir asır gibi süre için bu Mabedi Şerif’te önce namaz, ezan, herşey yasak olarak müze haline çevrildi.Onlardan daha zalim ,daha kafir kim olabilir. Yarabbi o zihniyeti bir daha bu ümmetin başına gelmesini mukadder buyurma Ya Rab” demesi Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılında halen Cumhuriyet düşmanı yobazların üzerinde tepindiği “Atatürk dinsizdir” yalanı ile Müslüman Türk insanının gözünden düşürmek istemeleri bir asırlık projedir. Yine “Kim Ayasofya’yı camii’ye dönüştüren Vakfiyemi değiştirirse Allah’ın, Peygamberin, ve tüm müslümanların edebiyen laneti onun ve onların üzerine olsun” gibi Fatih Sultan Mehmet’in Ayasofya Vakfiyesi olduğu tarihin en büyük yobaz yalanıdır. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Arşiv Daire Başkanlığının elinde bulunan 48 sayfalık Vakfiyede bununla ilgili tek satır yoktur. Vakfiye incelendiğinde kurulacak vakfın eğitim,sağlık,dini ve maddi olarak gereğinin yapılmasını içermektedir.
TBMM Bakanlar kurulu’nun kararı ile 1935 ‘te müze olarak kapılarını ziyatere açan Ayasofya’nın imam kadrosu her daim korundu ve atamaları Atatürk’ün kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından birzat yapıldı… 5 vakit ezanı Sultan Ahmet Camisi ile karşılıklı okundu. Osmanlı döneminde I.Mahmud’un yaptırdığı Hünkar Kasrın’da her daim namaz kılındı. Birzat Mustafa Kemal Atatürk tarafından Kadir gecesi düzenlendi. Lozan da minarelerinin kaldırılmasını şart koyanlara karşı tek minaresine dahi dokundurmadı. İstenilenin aksine, yaratmak istedikleri Atatürk “ dinsiz” ve “islam düşmanı” değildi. İmam hatibi kurmak yada Diyanet İşlerini kurmak gibi mevcuda ileve edebileceğimiz onca elle tutulur, gözle görülür delil varken buna inanmak büyük saflık ve cahilliktir.
Tanrı; Hz. İsa ve Hz. Muhammed’i peygamber olarak seçmiş , İncil ve Kuran-ı Kerim’i vahiy etmiş. İki büyük ortak Tanrılı din. Haç ve Hilal’in, Hıristiyanlık ve Müslümanlığın kutsal mabedi , iki büyük uygarlık Bizans ve Osmanlı tarihi ile özleşen Ayasofya’nın, İNSANLIĞIN ORTAK KÜLTÜR MİRASI olarak görmek, KORUMAK VE GELECEK KUŞAKLARA AKTARMAK amacıyla onarıp müzeye çevirmeyi, islam düşmanlığı olarak değil “bir uyum ve işbirliği çağının kapısını aralayan tarihi bir BARIŞ” hamlesi olarak görmek ve hoşgörü dini olan İslam dininin, dünyaya vermiş olduğu uygarlık ve insanlık dersi olduğuna inandı Atatürk. Doğru yada yanlış eleştirilebilir. Ama Ayasofya’yı, İstanbul’u düşman işgalinden kurtarmış Atatürk ‘ü dinsiz ve İslam düşmanı olarak karalamak için kullanmak kimsenin haddine değildir. Ayasofya bir uygarlık ve kültür mirası olarak sadece Türkiye’nin değil, dünyanın en çok ziyaret edilen müzelerindendi, yılda 13 Milyon ziyaretçi ağırlayıp, Türk ekonomisine milyonlarca liralık katkı sağlıyordu. Korunması ve sergilenmesini için çabalayan, Atatürk’ün Ayasofya’yı neden müzeye dönüştürdüğünü anlamak için dine, tarihe, kültüre, uygarlık mirasına ve en önemlisi barışa ne kadar önem verdigini iyi bilmek gerekir. Tarih; varsayımsız, kayıtlı ,belge ile insana neyi kabul ettirirse odur. Karar sizin. ( Kaynaklar : Sinan Meydan – Panzehir- Cumhuriyet Tarihi Yalanları , Turgut Özatman – Şu Çılgın Türkler, TBMM arşivi, Diyanet İşleri Arşiv Daire Başkanlığı, Atilla İlhan – Hangi Atatürk. )